Sayısal arşivimizdeki eserleri incelemek için tıklayın

Şehremaneti Mecmuası'nın 6. sayısı tıpkıbasımı ve çevriyazısıyla yayınlandı

07.03.2023


İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın 1 Şubat 1341 (1925) tarihli altıncı sayısı, birçok konunun ele alındığı bütüncül bir sayı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa Osman Nuri Bey’in “İstanbul Nüfusu” adlı başlangıç yazısı, İstanbul’un fethinden başlayarak çeşitli yıllarda gerçekleştirilen nüfus tahrirlerini ayrıntılı bir şekilde mütalaa ederek söz konusu dönemlerdeki yerli ve ecnebi nüfusa dair mevsuk bilgiler sunmaktadır.

İstanbul’da yaşayan İslam, Rum, Ermeni, Bulgar, Katolik, Musevi, Protestan, Latin, Ecnebi vb. topluluklarla birlikte cinsiyet ayrımının da (zükûr-inas) dikkate alındığı bu mütalaada, başvurulan kaynakların çeşitliliği ve tarihi önemi göz önüne alındığında (Tursun Bey’in Târîh-i Ebu’l-Feth’i, Kritovulos’un Tarih-i Sultan Mehmed Han-ı Sani’si, Tacizade Cafer Çelebi’nin Mahruse-i İstanbul Fetihnamesi, Tarih-i Lutfi, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si, Alphonse de Lamartine’in Osmanlı Tarihi gibi) yazının uzun bir mesai ürünü olduğu anlaşılmakla birlikte verilen nüfus cetvelleri ile de yazının istatistiksel önemi arttırılmaya çalışılmıştır.

 “Umrani Kısım”da ise Paris Belediyesi Başmimarı Mösyö Bovar’ın özel bir davetle İstanbul’a getirilip şehrin imarı üzerine yaptığı tahkikat metni sunulmaktadır. Mösyö Bovar, İstanbul arazisinin kıymetlendirilmesini ve iyice korunmasını gözeterek bulunduğu önerilerde, şehrin iyi bir tetkikattan önce tadil edilmesi durumunda eksik muameleyle karşılaşılacağını vurgulamaktadır. Çünkü bir plan haricinde gerçekleşecek ameliyatlar, şehrin yapılanmasını sakil göstermekle kalmayacak daha sonra yapılacak yollar ve binalar için de büyük bir tanzim sorunu teşkil edecektir. İstanbul’un imar meselesi dışında, “asar-ı atika”, “mebani-i emiriye ve mukaddese” gibi binaların vaziyetinden de bahseden Mösyö Bovar, şehirdeki işe yaramaz ve lüzumsuz olarak tarif edilebilecek her türlü binanın işlevsel bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini söylemektedir. Ancak bu binaların restorasyonu veyahut tadilatı esnasında haiz oldukları manevi hissiyat kaybedilirse teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bovar’ın önem gösterdiği başka bir mesele de bütçe meselesidir. Şehrin zaruri ihtiyaçlarına göre bir bütçe tanzim edilirse hem kaynak israfının önüne geçilecek hem de ahalinin menfaati korunacaktır. Bu nedenle şehirde yapılacak icraatlar planlanmalı, harcamalar da zaruret ve fayda nispetinde olmalıdır. “İstanbul öyle bir şehirdir ki onun bir küçük taşına kemal-i ihtiram ile dokunmak lazım gelir” diyen Mösyö Bovar, İstanbul ahalisinde/şehrinde eksik kalan noktalara temas ederek, bir ecnebî nazarından, bizlere millî bir kritik yaptırmaktadır.

Şehremini Muavini Şükrü Ali Bey’in İngiliz belediyeciliğini incelediği “tetkik ve tetebbu” kısmında ise asri belediyelerdeki işleyiş ve görev tanımları üzerinde durulmaktadır. Yine “Fukara Kanunu Devairi” üzerinde ciddi okumalarda bulunan Şükrü Ali Bey, söz konusu teşkilatın hiyerarşisini beş fasılda özetleyerek, ki esasında on kısımdan oluşmaktadır, Türkiye belediyelerinin ibret alması gereken bir oluşumdan bahseder. İngiliz belediyelerindeki köy dairelerinin bizdeki köy kavramıyla karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Şükrü Ali Bey, İngilizlerin “parish” adını verdikleri bu dairelerin belediyelerin tamamını oluşturduğunu söylemektedir. “Parish” adı verilen oluşumlardaki vergilerden de bahsedilen yazıda, bilhassa, “fukara resmi”, vergilerin en mühimi olarak görülmektedir.

Söz konusu verginin fukara memurları (nezaretçiler) tarafından toplandığını aktaran Şükrü Ali Bey, oturulan emlakin değeri ne olursa olsun verginin lira başına ödenen miktarının asla değişmediğini ifade ederek zorunlu ihtiyaçlara göre köy meclisinden ek vergi kararı çıkabileceğini de ekler. Bu kanuna göre yoksulların her türlü işi gönüllü olarak görülecek ve yardıma muhtaç insanlar hükümet tarafından iaşe olunacaktır. Yine beşinci nüshadaki “Avrupa Belediyeleri Mezbahaları” serisine devam edilerek Dresden, Berlin, Kolonya (Köln), Viyana, Paris şehirlerindeki mezbahaların ayrıntılı bir tahlili yapılmaktadır. Mezbaha ahırları, kesim salonları, zemin, duvarlar, pencereler, kapılar, çengeller, bağırsakhaneler, işkembe ve paçahaneler üzerinde durularak ilgi çekici olan “kandan istifade müesseseleri”ndeki faaliyetlerden bahsedilir. Bazı mezbahalarda kandan yararlanılarak sanayide kullanılan albümin, peptonlu hayvan gıdaları, hematojen, hematin ve çeşitli malzemelerin (albümin, kepek, ezilmiş keten tohumu, kemik tozu ve tuz) taze sıcak kanda frite edilmesiyle beygir ve bakarat için mühim bir gıda elde edilmektedir. Yazıda bu faaliyetlerin aşamaları ayrıntılı bir şekilde açıklanarak Türkiye mezbahalarının bundan istifa etmesi amaçlanır.

“Sıhhi Kısım”da bilgiler veren Serbaytar Ahmed Nevzad’sa mezbahalardaki sıhhi icraatlere büyük önem verilmesi gerektiğini anlatan bir yazıyla karşımıza çıkmaktadır. Nevzad, ülkemizdeki mezbahaların hala Avrupa mezbahalarındaki donanıma sahip olmadığını belirterek bu eksikliğin ivedilikle giderilmesini önerir. Çünkü hayvanlardan bulaşan türlü hastalıkların önüne geçmek ve halkın sıhhatini korumak, fenni ve Avrupaî mezbahaların açılmasıyla doğru orantılıdır. “Karaağaç Mezbahasında Hayvanatın Usul-ı Muayenesi” alt başlıklı yazı; söz konusu tezler, çeşitli mukayeseler ve sayısal verilerle tıbbî bir etüt haline getirilir.

Mecmûada başka yazılarıyla da öne çıkan Hıfzıssıhha Mütehassısı Lebid Abdüşşekür, altıncı sayıda “Patatesle Tesemmüm” konusunu ele almaktadır.

Dünya genelinde sıkça kullanılan bir gıda olan patates üzerinde ayrıntılı bir incelemede bulunan Abdüşşekür, patatesin içinde bulunan “solanine” adlı madde sebebiyle gıdadan zehirlenme olasılığının yaz mevsiminde hayli arttığından bahsetmektedir. Bu nedenle herkesin sıkça tükettiği patatesin tüccarlar tarafından gereksiz miktarlarda istiflenmemesi ve tüketici ahalinin de patatesi uygun koşullarda saklaması gerekmektedir. Abdüşşekür’un yazısıyla mecmuadaki gıda meselesinin iyice yerleştiği görülmekle birlikte karşılaşılabilecek rahatsızlıkların semptomları tarif edilerek ahali bilinçlendirilmeye çalışılır.

Mecmuanın, bu sayı için, en dikkate şayan kısmı ise Türkiye’nin Demirci ve Elmalı gibi bazı kazalarının belediyelerinden dergiye yazılar gelmeye başlamasıdır.

Şehremaneti Mecmuası, daha önce vermiş olduğu sözü tutup, Türkiye’deki diğer belediyelere de yer ayırarak söz konusu kazaların meramlarının gerçekleştirilmesi için açık çağrıda bulunur. Bu hizmet, yalnız, mecmuanın yazı çeşitliliğini genişletmekle kalmamış; hükümet merkezi hüviyetini kaybetmiş İstanbul’un hala Türkiye için en mühim karar mercii olduğunu da gözler önüne sermiştir. Bu minval üzere düşünüldüğünde Şehremaneti Mecmuası, altıncı sayısında da şehrin umrani, ihsai, sıhhi ve beledi yönlerini tahlil etmeye çalışan misyonunu sürdürmektedir.

Şehremaneti Mecmuası 6. sayısına ulaşmak için tıklayınız.



Şehremaneti Mecmuası'nın 6. sayısı tıpkıbasımı ve çevriyazısıyla yayınlandı




İBB ATATÜRK KİTAPLIĞI
Miralay Şefik Bey Sok. No: 6
Taksim, Beyoğlu - İstanbul
Telefon: 0212 249 95 65
0212 249 09 45
kutuphanemuzeler@ibb.gov.tr